Elleni(Lena) Gavuraki Yazdı: ADALAR’DA İÇ ULAŞIM MEVZUSU

Elleni(Lena) Gavuraki Yazdı: ADALAR’DA İÇ ULAŞIM MEVZUSU

ADALAR’DA İÇ ULAŞIM MEVZUSU

Bu çalışma, İstanbul Gönüllüsü olarak görev aldığım ada grubunda, ulaşım ve payton problematiğini ele alarak bazı çözümler sunmak için hazırlanmıştır. Bilindiği gibi, adada payton ve at sorunu çok büyük bir sorun teşkil etmektedir. Adalarda atların kalmasını savunan bir metne cevaben hazırladığım ilk taslağı değiştirerek, dikkatlerinize sunmak istedim. Ciddiyetle değerlendirmeniz dileklerimle.

Adalarda, maalesef, atların kalmasını savunan azınlığın sesi gür çıkmaktadır. Hazırladıkları raporlamalarda, adalarda paytonların kalmasını savunan bu grupların, düşüncelerini savundukları argümanlar, genel olarak yetersiz ve altı boştur.  Geniş bir perspektiften yoksun olduğunu gibi, tarafsızda değildir.

Loader Loading...
EAD Logo Taking too long?

Reload Reload document
| Open Open in new tab

Örnek verecek olursak; elime ulaşan ve okuma fırsatı bulduğum son raporun, adada yaşayan 200 kişinin beyanlarına göre hazırlandığı belirtilmektedir. Ancak kışın bile yaşayanların sayısı on beş bin olan adalarda, 200 kişinin bu çoğunluğu temsil etmesi için yeterince sınırlı bir sayıdır. Ayrıca, araştırmaya katılanların sosyo-kültürel ve ekonomik yapılarının belirtilmemiş olması çalışmayı daha duru bir bakış açısıyla değerlendirmemizi engellemektedir. Yaz-kış devamlı olarak ikamet edenlerin beyanlarına göre mi düzenlendi, yoksa yazlıkçılar da söz konusu olan, iki yüz kişinin arasında mı? Yoksa hepsi aynı dernekte, birbiriyle sıkça temasta bulunan şahıslar ve onların tesiri altında kalanlar mı?

27 Temmuz 2019, Adalar Haber’in instagram’da paytonların kaldırılmasıyla ilgili yayınlanan ankette “Kaldırılsın” seçeneği %73 oranla önde olarak sonuç vermiştir… Aradaki fark çok fazla… Yani tarafsız bir mercide sosyal medyada açtığı bir ankette dört kişiden üçü paytonların kaldırılmasını istemektedir.

Bir kısım adalılar, atların varlığıyla adadaki trafiğin engellendiği ya da tam tersi atların yokluğuyla trafiğin artacağını gibi bir intiba uyandırmaktadır. Farklı söyleyecek olursak; atların varlığının trafiğin giderilmesiyle ile bağlaştırılma mantığını anlamak mümkün değildir. Adalarda şu an zaten kapasitesinin üstünde bir akülü araç istilası söz konusudur. Gerek atlı payton, gerek akülü araç ya da bisiklet trafiği terörü zaten mevcut durumda ve tüm adalarda hayatı yaşanılmaz kılmaktadır. Geçen hafta 15 Temmuz saat öğlen 12:00 civarı, Heybeliada’da yayan yaptığım küçük tur sırasında aynı faytoncuya 3 defa rastlamışımdır. 20 dakika içinde, üç defa küçük tur yapan atlar… Birbirini sollamaya çalışan faytoncular… Korku içinde, video çekmeye çalışan ben…

Adalarda gerek atlı payton gerek akülü araç kazaları çokça oluyor. Kazaların sebebi, eğitimsiz ve sadece kar amacıyla hareket eden paytonular ve görgüsüz halkın akülü araç kullanmasıdır. İki maddeyi de ayrı ayrı ele alarak konuyu daha ayrıntılı anlatmaya çalışacağım.

1- Faytoncular: Atlı payton kullanan faytoncular maalesef canlı bir varlığın atı sürdüğünü unutarak, sadece ticari kaygı içinde, daha fazla kar elde etmenin peşindedir. Bu uğurda atlar raum hastalığına kapılıyor ve muayene edilmiyor. Attın gelişimi beklenmeden (sanırsam yedi yaştır) payton sürülmeye koşuluyor. Şişmesin ve daha fazla koşun diye, yazın kırk dereceyi bulan sıcaklarda, tüm gün susuz bırakılarak eziyet ediliyor. Susuz ve aç tüm gün fazla mesai ile daha fazla müşteri alsın diye diğer paytonlarla yarıştırılıyor. Gereğinden fazla yük bindirilip, gerektiği saatlerden fazla çalışılıyor…

Adaya kaçak getirilen atlar kontrol altına alınamadığı için, ölü sayısı da net olarak belirlenemiyor. Sadece Büyükada da bir senede ölen atların 400 adeti bulduğu söyleniyor. Yani yaklaşık 229 paytonun olduğu adada, bir paytonun neredeyse her sene iki atı öldürdüğü sonucunu çıkarabiliriz. İşin kötüsü, ölen atlar genelde faytoncular arasında gizleniyor. Ölmeyen, hasta atlar da ölüme terkediliyor. Örneğin geçen sene bir kısrak, sırf kör olduğu için, ahırların dışına atılmıştır. Bunu gören noter hanım onunla ilgilenmiş atın sevk edilmesi için gerekli hazırlıkları yapmıştı. Faytonculardan, atın sadece bir akşam ahırlarda barınmasını istedi.  Ancak talebi ret edildi. Ertesi sabah atı almaya gittiğinde ekteki kareyle karşılaştı (Fotoğraflarda belgelenmiştir. Hassas içerik, vahşet için özür dilerim, ancak durumun önemini anlamanıza yardım edecek diye düşünüyorum.)

Bu gruplar ya da benzer grupların hazırladığı tek tip raporlarda,  Burgaz ve Heybeli’nin ahırlarının yenilenmesi gerektiğinden bahsediyor. Büyükada ahırlarını yeterli buluyorlar. Ancak bu bilgiler bile raporların yeterince araştırmadan, atlarla ilgili pek bir şey bilinmeyen insanlar tarafında yüzeysel bir bakış açısıyla yazıldığını ispatlamak için yeterlidir. At konusunda yeterince doğru araştırma yapmadan hazırlanan bu çalışmalar, her sene yüzlerce canlını ölümüne adeta çanak tutmakta ve yaşanan vahşeti göz ardı etmektedir. Kendi hallerinde ve gerçekten bakımsız olan Heybeli ve Burgaz ahırları, Büyükada’daki ahırlara oranla atlar için daha sağlıklıdır. Büyükada ahırlarında çok yakın zamanlara kadar, kaplı olan fayanslar atların doğal yaşam şartlarına uygun değildir. Yaralanmaları tetikleyici niteliktedir.

Bu tip kurumların savundukları diğer fikirse; ‘faytonların adaların Kültürel mirası olduğudur’ ancak ne yazık ki bu da doğru değildir.

Sizinle paylaştığım, belge niteliğinde olan Amerikalı diplomat Sumuel Sullian’ın 1887 de kaleme aldığı ‘Pringipo’ da tatlı yaşam ve Prens Adaları’ , adlı anı kitabında göreceğiniz gibi; söz konusu senelerde Büyükada paytonlar sadece bölgede ikamet eden ya da yazın sayfiyeye gelen zenginlerin özel ulaşım aracıdır. Özel mülktür ve ticari payton yoktur. Heybeli’de atlar ve eşekler ulaşım aracıyken özel kullanım amaçlı paytonlar bile, yasaktır. Burgaz’da tek ulaşım aracı eşekler ve kınalı adasında at ve eşekten söz etmiyor.

1940’larda çocuk olan annem, Büyükada’da dayılarının özel paytonundan söz ederdi…

“Faytoncu mesleğinin ‘en iyi şekilde’ korunması” ibaresini kullananlara karşın; gerçekçi olmak gerekirse mevcut faytoncular ve anlayışlarıyla bu mümkün değil. Faytoncuların kendileri değişmeyeceğine göre, onları daha duyarlı  ve yaşam hakkına saygılı bir donanıma sahip olmalarını sağlamak, çok ilerde bir gün uzun eğitimler sonucunda, belki mümkün olsa bile, atların zarar görmeyeceği duyarlılığa ulaşmaları için en az bir dekat gerekir.

1940’lu yıllar ve sonrasında hatta 1980‘lerin ortasına kadar faytoncular, o zamanki adadaki sosyokültürel yapıya uygun, saygılı, atlarına acıyan kişilerdi. Ancak bu durumun, 1990’dan sonra değişen Türkiye ile beraber değişiklik gösterdi. Aynı yıllarda, adalar sosyo-kültürel olarak çöküş yaşamaya başlamıştır. Özellikle son on sene durum daha da kötüleşmiştir.

Tam da bu noktada, ikinci madde olarak belirlediğim görgüsüz halkın akülü araç kullanması hakkında birkaç şeyin altını çizmek gerekirse; insanlar, adada yaşadığını unutmuş ve ada bilincinin dışında, kar etme, hatta bazıları haksız kar etme, faydalanma gibi bir eğilim içinde. Yani, adaya son zamanlarda yerleşenler, ‘ne koparırsam kardır’ zihniyetiyle hareket etmektedir. Sevmeden, ada zihniyetini, ruhunu anlamadan… Adada özellikle yazın sayfiyeye gelen yazlıkçılar olarak nitelendirmeyeceğimiz ikinci grup ise, onlar da hava atma ve gösteriş kaygısı içinde.

Yukarıda sözü geçen iki grupta her coğrafya için, çok tehlikelidir Birisi, akülü veya benzinli aracı; çiçekleri, asırlık çamları, yolda dolaşan kirpileri, kaplumbağaya, kedi, köpekleri ve hatta insanları düşünmeden, söz konusu canlılara zarar verecek şekilde aşırı hızla sürüyor. Diğeri de denize, tura, alışverişe, yemeğe, kocasını karşılamaya araçsız gitmiyor. 12-14 yaşındaki ergen çocukları bile rahatlıkla bu araçları kullanırken görebilirsin. Dikkatsiz ve hızlı olmaları yaşının gereği olarak pek normal…  Geçenlerde, HSSK’den çıkan bir baba direksiyonu 4-5 yaşlarındaki oğluna verdiğini gözlerimle şahit olmuşumdur.

Yine bu tip raporlarda aşağıdaki gibi çümlelerin kullanıldığını sıkça görmek mümkündür:

 “(atların ve emekçilerinin tüm haklarının en iyi şekilde korunması şartıyla) “

Ancak tek gerçek şudur ki; faytoncuları denetlemek imkansızdır. Atların sağlığının kontrol edilmesi mümkün olamaz. Kar kaygısı gütmeyen, idealist veterinerin bulunması zor olduğu gibi, faytoncuların işine gelmeyecek bir duyuru yapacak olursa tehdit edileceği kesindir. Mevcut faytoncuların, şiddette eğilimi adadaki herkes tarafından bilinmektedir ve kendilerinden korkulmaktadır. Tam da bu yüzden atların yaşadıklarının zülüm açıklanamamaktır. Adaya giren kaçak atların sayısı belirlenememektedir. Kaza yapan atı belgelemek için fotoğraf/video çekenler tehdit ediliyor. Kazalar, ölümler, gizleniyor… Büyükada’da her sene ölen atların 400 adet civarında olduğu kesin olan bir kaynaktan bana ulaşan bir bilgidir. Resimlerini paylaştığım kör bir tayın resimlerini bile paylaşabilmek için, noter hanım tayinini istedi.  Geçenlerde Heybeli’de fayton trafiğini belgelemek için video çekerken, bir paytoncu bana “niçin çekiyorsun?” diye çıkıştı.

Durumu basitçe özetledikten sonra çözümleri kendimce şu şekilde önermek isterim:

1- Atlı paytonlara derhal sol verilmeli. Faytonculara ekmek kapılarından yoksun kalmayacakları, kendilerine yeni kar alanları açılacağı anlatılmalı.

Adalarda atlı paytonlar yerine ulaşım iki şekilde yapılmalı:

I- Akülü araçlar. Payton yerine paytoncular, eğitim sonrasında, ehliyet sahibi olarak bu araçları kullanabilecekler. Sadece faytoncuların kullanmasına izin verilen, bir nevi taksi hizmetini verecek olan, akülü araçlara ise yasal hız aşımında sinyal veren gps takılırsa, aşırı hız ve kaza yapma ihtimali minimize edilmiş olur. Hız aşımı yapan araç merkeze sinyal yollamalı.  X sayı uyarı alan şoförün aracı veya ehliyeti elinden alınmalı.

II- Ring sefer yapan ve ada sokaklarının yanı sıra, adadaki, görülmeye değer bölgeleri  dolaşan, ya da turistik ve ikamet amaçlı iki farklı güzergahı dolaşan, minyatür tren veya tramvaylar… Resimde, yine benim görmek isteyebileceğim bir treni paylaşıyorum.

2- Şahsi akülü araçların hepsi yasaklanmalı. – Belki esnaf muaf tutulabilir. Yaşlılar ise, ikamet alanına ring sefer yapan araçları kullanırken, daha da muhtaç olanlara özel hizmet verilmesi söz konusu olabilir. Günümüzde, sözde yaşlılar için alınan akülülerin hiçbirini yaşlının kullanmadığını altını önemle çizmem gerekir.

3- Adadaki paytonlardaki atlar, yine adada kalarak ada ziyaretçilerin, daha nitelikli olmasını sağlayabilir. Ahırlar, at rehabilitasyon merkezine dönüştürülerek, ziyaretçilere ve bugüne kadar epey eziyet çekmiş olan atlara şifa verecek keyifli bir alan yaratılabilir. Ahırların çevresinde kurulacak olan, at cafe’ler ise, kar ederken, adayı ziyaret eden turistlerin de sosyokültürel olarak biraz daha nitelikli olmasına neden olurken, adanın kışın da aileler ve eğitim düzeyi biraz daha yüksek kitleler tarafından ziyaret edilmesini sağlayabilir.

Bu uygulanabilirse, işini kaybetmek korkusuyla olan faytonculara üç farklı alanda çalışma alanı tanınmış olacak. Ayrıca ek istihdam  yaratılacak alanlar;

 A- Beli bir eğitim ve sonrasında ehliyet aldıktan sonra akülü araç şöförleri,

B- Ring sefer yapan araç kullanımı için (tram, tren) için eğitim ve ehliyet aldıktan sonra araç kaptanları,

C- Ahırlardaki at rehabilite merkezlerinde, yine gerekli eğitimi aldıktan sonra, seyis, eğitmen ya da cafe personeli olarak çalışabilirler.

Ayrıca, at cafelerde adalı kadınların, mutfağından çıkan ürünler satışa sunlularak, adalı halkın hane gelirine katkısı sağlanması mümkün olabilir.

4- Araçlarla alakalı belirtilmesi gereken diğer konuysa motorlu taşıtların hız aşımıdır. Kızılay’ın, Belediye’nin, polis, askeriyeye ve sağlık ocaklarına ait benzinli araçlar hız aşımı yaparak çeşitli kazalara sebebiyet vermektedir. Mümkünse, itfaiye dışındaki tüm motorlu araçlar yasaklanmalı.

5- Bisikletlerin de adalar da trafik terörü yaratığı ayrı bir gerçektir. Adadaki tüm kiralık bisikletlere hız sensoru konulması hem adalılar hem de sıklıkla yaralanan ziyaretçiler açısından daha güvenli olacaktır. Ayrıca, günlük, kiralanan bisikletinin sayısı da bir üst limit belirlenmelidir.

6- Adalar’ın adalar arası ulaşımında deniz yolu mutlaka artmalıdır. Adalar arası ring sefer yapan vapurların olması hem İBB’yi kara sokar hem de adalardaki hayatı kolaylaştırır.  Ayrıca, İstanbul’dan ve İstanbul’a son vapur saatinin sinema, tiyatro ya da yemeğe katılabilir niteliğe uygun bir saate olması sağlanmalı diye de eklemek istiyorum. Yaz kış Cuma, Cumartsileri saat 02:00 de İstanul’dan ulaşım sağlanabilecek olursa adalarda hayatın daha çok canlanacağı kanısındayım.

Her canlı için daha yaşanılır bir ada umuduyla,

Elleni (Lena) Gavuraki

One response to “Elleni(Lena) Gavuraki Yazdı: ADALAR’DA İÇ ULAŞIM MEVZUSU”

  1. […] bir yazı yayımlandı 19 Ağustos tarihinde. Elleni (Lena) Gavuraki imzalı bir yazı. (bkz. Ek: Elleni (Lena) Gavuraki, “ADALAR’DA İÇ ULAŞIM MEVZUSU”, Adalar Kent Konseyi, 19.8.20…) Konu Adalar ilçesindeki ulaşım sorunuyla ilgili. Ancak ulaşım sorununu geniş bir […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir